Selanik Alaybeyi Rumeli kethüdalığına ve Sadrazamın vardacısı Selanik alay beyliğine tayin edilip her ikisine de orta dereceden hilat giydirildi.
Hersek Sancakbeyi Mustafa Paşa /erzak sağlamakla görevlendirilip Budun a gönderilmişti. Bugün erzakı orduyu hümayuna getirip kendisine Sadrazamın huzurunda hilat giydirildi.
Öğle zamanı Zağarcı kolundaki İslâm savaşçıları bir püskürme lağım patlattılar. Çok etkili oldu. Hersek Beylerbeyiyle birlikte Alman büyükelçisi de geldi. Zamanında Devlet-i Aliyye’ye gelmiş, sefer açılınca Esseg üzerinden Buduna getirilerek kaleye hapsedilmişti. Şimdi de Budun’dan ordu-yu hümayuna gelmiş bulunuyordu. İstanbul’da bulunduğu sırada yeniçeri ağasının evinde kendisine, Yanık kalesi teslim edilirse barış tazelenir ve dostluk şeraiti güçlendirilir, denilmişti.
O zaman bu kendini beğenmiş kerata, görülmemiş bir kibirle “Kaleler kılıçla alınır, boş lafla hiç bir kale ele geçirilmez!” diye yakışıksız karşılıklar vermişti. Bu defa Viyana’ya gelirken yol üzerinde çapulcu Tatarlarla gökte yıldız misali sayışız İslâm askeri tarafından kül yığını haline getirilmiş sağlı sollu kasabaları, köyleri, kale ve palankaları dehşetten açılmış gözleriyle seyredince duyduğu pişmanlıktan yüreği cehennem ateşinin aleviyle kavruldu.
Ağlamaktan gözleri kızardı. Istıraptan göğsüne çiviler saplandı. İçini çekip yakınarak “Eyvah!” diye bağırdı. “Yüz kere eyvah! Yanık gibi bir sürü kale verilseydi.
getirdiler. Ancak sipahi serdengeçtllorl da birlikte gelip tutsakların ellerinden zorla alındığım, sbyloynrtık şikâyette bulundular. O zaman civanmert Sadrazam lütuf ve İhsanını İkiye bölüp her İki tarafa da verdi Tutsaklardan yaralı olanı, sorgusu sırasında gâvurların büyük bir yokluk ve kıtlık sıkıntısı İçinde bulunduklarını söyledi. Bu yaralı tutsak cerraha, ötekisi cellada teslim edildi.
Bundan sonra Sadrazam metrislere gidip kendi gözüyle İncelemek üzere galerilere girdi. Hendek ve tabyaları İyice gözden geçirip orda duran gazilere bol bol altın dağıttı. Arkasından geriye dönüp kendi tabyasında kaldı.
Az önce sözünü ettiğimiz lağım patlatılmasından sonra Zağarcı kolu hendeklere girdiler. Gâvurlar bu hendeklerden kaçıp kendi tabya ve kale metrislerine çekildiler. Ancak metrislerdeki istihkâmlara top yerleştirip aralıksız ateş açtılar. Fakat gâziler, Allahın yardımıyla siperlerini sabaha kadar tahkim edip güçlendirdiler ve bütün gayretleriyle tabyaya karşı adım adım ilerlemeye koyuldular.
Öğle namazından sonra bir casus yakalanıp getirildi. İnkâr yoluna saptığından konuşturulması için Serçeşmeye teslim edildi. Getirilen başka bir tutsak ova halkındandı ve kayda değer hiç bir şey bilmiyordu. O da aynı şekilde Serçeşmeye teslim edildi.
Alman büyükelçisinin yanma dilediği yere kadar eşlik etmek üzere Divan Çavuşu verildi. Büyük Elçi ne mektup ne de sözlü bir haber götürmüyordu. Antısıyla felakete Uğramış Kayzerine anlatması gerekecek.
Batthyarayi’nin Sadrazam için yolladığı yüz araba arpa başka erzak geldi. Aynı anda Stuhlweisenburg sşncak beyinden bir ulak gelip mektup getirdi. Akşamüzeri Zağarcı kolunda^ bir püskürme lağım atılıp oldukça büyük bir alan temizledi. Ancak burda hendeklere girilmedi.
Güneş batımından sonra top, tüfek ve bombalarla zorlu bir savaşa tutuşuldu. Elhamdülillah, bizimkiler sabaha kadar tabyanın yanma dek ilerleyerek oraya bir lağım yerleştirdiler. Macar Kralının güvenilir adamı gelip, Kornom adasındaki bütün gâvurların kaledekiler hariç, kendisine boyun eğmiş olduğu müjdesini getirdi.
10 Ağustos Salı
Sabahleyin bizimkiler tabyanın dibine kadar ilerleyip bir lağım hazırlığına giriştiler. Türkçe metinde bu cümle birkaç kelimenin eksilmesiyle bozulmuş bir haldedir. Bu kelimelerin daha sonra yanlışlıkla atılmış olması da mümkündür. Kont Albrecht Caprara’nın bu önemli elçiliğinin macerası sekreteri Giovanni Benaglia tarafından bilgi yanı çok zengin bir raporda anlatılmaktadır. Çağdaş Osmanlı kaynaklarında büyük Schüttinsel hep bu şekilde ifade edilmektedir.
Adadaki ordugâhlarından gelerek develeri götürmek istemiş olan gâvurlardan iki tanesi yakalanıp Sad-razamın huzuruna getirildi. Sorguya çekildikten sonra Serçeşmeye teslim edildiler.
Sadrazam sabahleyin Zağarcı kolundaki metrislere gitti. Galeri ve lağım açmak hizmetinde gösterdikleri gayretten ötürü yeniçeri ve sipahi serdengeçti ağalarıyla serdengeçtilere hayli altın dağıttı. Bir süre Vezir Abaza Sarı Hüseyin Paşa’nın tabyasında kaldıktan sonra kendi tabyasına döndü.
Hüseyin Paşa cephane ve savaş gereçlerinin bol olmadığından ve hatta günlük ihtiyacı bile karşılamadığından yakınması üzerine Sadrazam uzağı gören bilgeliğiyle şöyle bir karara vardı: “Cebeci Başı Fazlı Ağa yaralanarak hizmet göremez olduğundan devlet malının yönetimi söz konusudur ve o halde bu görevden bir an önce alınması gerekir. Böyle bir hizmetin görüleceği göreve de dürüst ve namuslu bir kimse getirilmelidir.’’ Sadrazamın böyle düşünmesi üzerine silahtar Ağası Abaza Siyavuş Ağa cebeci başlılığına tayin edildi. Kapıcılar Kethüdası Ali Ağa’ya silahtar Ağalığı teklif edildi. Kabul etmedi ve Sadrazamın iyilikseverliğini anlamayıp ayağına gelen kısmeti kaçırdı. Bunun üzerine Haznedar Haşan Ağa derhal Kapıcılar Kethüdalığına tayin edilip kendisine hilat giydirildi.
İkindi namazından sonra sol kolda Ahmed Paşa kolunda bir püskürme lağım patlatıldı, fakat gâvurlara büyük bir zarar vermedi. Yalnız domuz damını çökertti. Böylece de İslâm askerleri üzerinde çok yararlı bir etki yapmış oldu. Silahtar Ağalığı makamı Sadarazamın yakınlarından Dayı Ömer Ağaya verildi.