Beş kutsal unsurun en verimlisi topraktır. Dünya yüzündeki toprak ve kara tabakasının türeyişi şöyledir:
Büyük tanrı kara Han (Kayra Han); suları yarattıktan sonra, bir kuğu kuşu gönderdi. Denize dalan bu kuş, denizin dibinden gagası ile çamur alarak çıktı. Kara Han’ın emriyle gagasındaki çamurları suların üzerine serpti, karalar böyle meydana geldi. Sonra Kara Han’ın oğlu Ülgen de; ilk insanları topraktan yaptı.
Tanrı ayarında sayılan (Ağaç Han); toprağı ve ağaçlan temsil eden, koruyan bir kudrettir. Tanrıça Aruru ise; bir parça çamurdan Gılgarruş’ın arkadaşı Enkidu’yu yaratmıştır.Toprağın altındaki âlemin tanrısı olan Erlik Han, yer altındaki sarayının kutsal yeri olan ocağım ve bacasını çamurdan yaptırmıştı. Kırgız’ların bir efsanesine göre, Türklerin ilk babası ve anası da topraktan şöyle türemiştir.
Karadağda bir mağaraya sellerin yığdığı toprak birikintisine güneş tanrı sıcaklık, sonra da can vermiş, Türklerin ilk babası olan (Ulu Ayata) böyle türemiştir. Bundan kırk yıl sonra da tekrar o mağarada biriken sel yığınına güneş tanrı yine sıcaklık ve can verecek Türklerin ilk anası olan (Ulu Ayana) türemiştir. Bunlar yüz yirmişer yıl yaşamışlar, öldükten sonra onlardan yetişenler büyük baba ve analarının türediği bu mağaraya bir altın taht, üzerine de (Ulu Ayata)nın altın heykelini koymuşlar, her yıl bir defa toplanarak tören yapmışlar, kurban kesmişlerdir. Ölenleri yakanlar, suya atılanlar, kurtlara, kuşlara teslim edenler olduğu gibi, ilk insan topraktan yapıldığından, son gidilecek yerin de yine toprak olacağım kabul edenler çok olmuştur. Toprağın üstü, besleyici bir ana, altı da başka bir hayat filanını kapsayan, özellikle cehennemler ülkesini de içinde bulunduran bir âlemdir.
Bütün yaratıklar toprağın üzerinde ve içinde beslendiği gibi, Sular ve içindeki hayvanlar da yine toprağın üzerindedirler. En kahraman kuşlar ne kadar yükseklerde uçsalar dahi nihayet toprağa iner, dinlenir, beslenirler.
Türkistan’dan gelerek kuzey Chi’lerin arasında yerleşen bir efsaneye göre; koyunlar dahi otlar gibi topraktan biter. Toprağa koyun kemiği ekilecek olursa,
Oradan kuzular çıkar. Ama bu kuzuların göbeği toprağa bağlıdır. Oradan koparak serbest kalabilmeleri için ürkütülmesi lâzımdır. O zaman bağları kopar, serbest kalırlar. Gök tanrılarının döktürdüğü bereketli yağmurlar, güneş tanrının verdiği sıcaklık, ışık ile her şeyi toprak yetiştirmektedir. Bitkileri, yaratıkları yaşatma şartlarını o taşımaktadır.
Bunun içindir ki Türkler; Göğe (Ata), Toprağa da (Ana), demişlerdir.
Toprak altı âlemi hakkındaki çeşitli inanışlarladır ki ölenlerle beraber, ya kurban olarak, yahut ölene arkadaşlık ve hizmet etmek üzere insanlar ve hayranlar da canlı olarak gömülmüştür. Ateş, deniz, su ve ağaç gibi kutsal unsurların tanrıları olmakla beraber, bu unsurları toprak ya içinde barındırmakta, yahut yetiştirmekte ve üzerinde taşımaktadır. Derler ki (Toprak hem bitirir, hem yitirir: Toprak her şeyi hem yetiştirir, var eder, hem de yok eder).
Bütün yaratıklar toprağın üzerinde ve içinde beslendiği gibi, Sular ve içindeki hayvanlar da yine toprağın üzerindedirler. En kahraman kuşlar ne kadar yükseklerde uçsalar dahi nihayet toprağa iner, dinlenir, beslenirler.
Türkistan dan gelerek kuzey Chi’lerin arasında yerleşen bir efsaneye göre; koyunlar dahi otlar gibi topraktan biter. Toprağa koyun kemiği ekilecek olursa, oradan kuzular çıkar. Ama bu kuzuların göbeği toprağa bağlıdır. Oradan koparak serbest kalabilmeleri için ürkütülmesi lâzımdır. O zaman bağları kopar, serbest kalırlar.Gök tanrılarının döktürdüğü bereketli yağmurlar, güneş tanrının verdiği sıcaklık, ışık ile her şeyi toprak yetiştirmektedir. Bitkileri, yaratıkları yaşatma şartlarını o taşımaktadır. Bunun içindir ki Türkler; Göğe (Ata), Toprağa da (Ana), demişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.